Yazılım sektörü, gelişen dünyada yer edinmek isteyen ülkeler için zorunlu hâle geldi. Peki, Türkiye’nin bu sektördeki konumu ne?

İnsanlık tarihine dair bildiklerimizi, Göbeklitepe’de gerçekleşen keşifler ile yeniden ele almamız gerekiyor. Yaklaşık 12 bin yıl öncesine ait olayları görmemizi sağlayan bu eşsiz mekân, devasa anıtlarıyla dönemin düşünce yapısı hakkında da bilgi veriyor.

Anadolu toprakları, tarih boyunca pek çok medeniyete ev sahipliği yaptı. Günümüze ulaşan yazılı eserler sayesinde de medeniyetlerin; fikir, bilim, toplum ve siyaset üzerine attıkları adımları daha iyi anlama şansını buluyoruz. Bu adımlardan bazılarına örnek verecek olursak; Miletli Anaksimandros’un dönemin düşünce sınırlarını aşarak dünyanın göklerde yüzen bir taş olduğunu düşünmesi, Selçuklu medeniyetinin manevi fikir dünyasını mimari eserlerine nakşetmesi, Osmanlı İmparatorluğu’nun çok kültürlü dokusuna rağmen harcanan her akçeyi detaylı olarak kayıt altına aldığı arşivler şeklinde sıralanabilir.

YAZI FARKLI BİR FORMA BÜRÜNDÜ

Tarih boyunca insanlığın gelişiminde eşsiz bir temel taşı vazifesi gören yazı, insanlar arasında yaşam kültürünün oluşmasını ve tecrübelerin yeni nesillere aktarılmasını mümkün kıldı. Yazının bu fonksiyonu günümüzde de devam ediyor. Öyle ki son dönemde insanlık, yazıyı farklı formlara sokarak sadece zihinden doğan ve ona geri dönen bir bileşen olmanın çok ötesine taşıdı. Artık yazının farklı formlarını dijital teknolojiler ile birleştirerek bilgisayarlara ve makinelere hükmedebiliyoruz. Hatta öyle bir noktaya geldik ki artık bu yazılarla oluşturulan sistemler, insan algısının ötesinde amaçlara hizmet etmek için bile geliştirilebiliyor.

YAZILIM TEKNOLOJİLERİ İŞ DÜNYASININ VAZGEÇİLMEZİ

“Makine öğrenmesi” adı verilen programlar, insan ve diğer makinelerin ürettiği verileri inceliyor ve sebep sonuç ilişkisini insandan daha hızlı değerlendirerek çıkarım yapabiliyor. Bu çıkarımlar da makinelerin insan iradesine alternatif tercih yapması için zemin hazırlıyor. Tüm bu başarılar ise “yazılım teknolojisi” adı verilen bilimsel bir dokunuşla elde ediliyor. Yazılım teknolojileri, aynı zamanda iş dünyasının da vazgeçilmez bir bileşeni. Daha da ötesi günümüzde işletmelerin tümü, bu teknolojileri kullanmadan ayakta duramaz hâle geldi. 50 yıl önce kâğıt kültürü ile işleyen dünya, artık dijital kayıt kültürü ile yoluna devam ediyor. Bu değişime ise küresel arenada faaliyet gösteren devasa yazılım şirketleri tarafından yön veriliyor.

YAZILIM ENDÜSTRİSİNİN MERKEZİ SİLİKON VADİSİ

1960’lı yıllardan itibaren ulusal bir proje olarak gelişimi desteklenen küresel yazılım endüstrisinin en önemli merkezlerinin başında ABD’nin California eyaletindeki San Francisco şehri ve çevresinde konumlanmış Silikon Vadisi yer alıyor. Microsoft, Oracle ve Google gibi pek çok yazılım devi ile binlerce yazılım şirketine ev sahipliği yapan Silikon Vadisi, yazılım teknolojilerinin kutsal merkezlerinden biri olarak görülüyor. New York ve Boston gibi ABD’nin diğer önemli şehirleri de dâhil pek çok ülke, defalarca Silikon Vadisi’ni kopyalamaya çalıştı ancak başaramadı. Çünkü kopyalanması gereken tek şey mekân ve imkânlar değil, sürdürülebilir ve ölçeklenebilir bir ekosistem oluşturma yeteneği. Diğer yandan Asya, yazılım sektöründe dünyanın hızla büyümekte olan merkezlerinden biri hâline geldi. Bir dönemin fason üretim merkezleri olan Çin, Hindistan, Singapur ve Vietnam gibi ülkeler, artık dünyanın finans ve yapay zekâ gibi gelişmiş alanlarında hızlı adımlar atmayı başaran ülkelerine dönüştü.

TÜRKİYE YAZILIM ALANINDA POTANSİYELE SAHİP

Türkiye genç nüfus yoğunluğu, teknolojiye meraklı tüketim eğilimi ve coğrafi konumu ile dünyanın önemli bir yazılım merkezine dönüşme potansiyeli barındırıyor. Ancak şu da üzücü bir gerçek ki bu alan çok uzun yıllardan beri bir potansiyel olarak kalmaya devam ediyor. Temel girişimcilik ve yazılım ekosistemini bulmakta güçlük çeken zihinler, maalesef yurt dışına gitmeyi tercih ediyor. Ancak bu bütünüyle karamsar bir bakış açısı için yeterli değil. Çünkü sayıları her ne kadar az da olsa Türkiye’nin yazılım alanlarında stratejik adımlar atan girişimci ve şirketleri de mevcut. Türkiye, dünyada teknolojiye yön veren en önemli lokomotif sektörlerden olan savunma ve havacılık alanlarında da özel bir konuma sahip. Baykar Makine tarafından üretilen İHA (insansız hava aracı) ve SİHA (silahlı insansız hava aracı)’lardaki yazılımların tamamı yerli kaynaklar ile üretiliyor. Benzer şekilde ASELSAN (Askerî Elektronik Sanayii), HAVELSAN (Hava Elektronik Sanayii), ROKETSAN (Roket Sanayi ve Ticaret A.Ş) gibi şirketler de bünyelerinde binlerce mühendis barındırıyor ve özgün yazılım teknolojileri geliştirmeye devam ediyor. TÜBİTAK Bilgem (Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Teknolojiler Araştırma Merkezi) çatısı altında geliştirilen şifreleme algoritmaları ile Türkiye, dünyada kendi şifreleme algoritmalarını geliştirebilen beş ülkeden biri. Aynı zamanda Türkiye’de bankacılık ve finans sektöründeki ödeme teknolojileri, açık ara dünyanın en ileri çözümlerinden oluşuyor. Dünyanın ilk yerli dijital cüzdanı BKM Express ve yerli ödeme şeması TROY, Bankalararası Kart Merkezi tarafından geliştirilen iki farklı yazılım teknolojisi.

YAZILIM İNSAN İLİŞKİLERİ İLE BİRLEŞTİRİLMELİ

Yazılım geliştirmenin sadece bilgisayar başında kodlama yapmak olmadığını bilmeliyiz. Çünkü kullanıcı deneyimi ve insan ilişkileri ile birleştirilmediğinde yazılım, tek başına başarısız olmaya mahkûm bir kavram. Küresel yazılım liderlerinin yazılıma bağlı iş modelleri geliştirmedeki maharetini de göz ardı edemeyiz. Türkiye’de GittiGidiyor, Hepsiburada, Trendyol, Sahibinden, Getir ve BiTaksi gibi örnekler, bu noktada birer işletme fakültesi niteliği taşıyor. Elbette bu kısa yazıda Türkiye’nin yazılım alanındaki girişimcilik ekosistemini anlatmak ve tüm şirketlerin faaliyetlerine yer vermek pek mümkün değil. Aynı zamanda Türkiye’deki girişimcilik ekosistemini daha iyi anlamak için Startups Watch gibi veri analitiğine dayanan servis sayısının da artması gerekiyor.

Dünyadaki değişime uyum göstermek için geride kalma şansımız yok. Çünkü tarih boyunca değerli bir kaynak olan insan nüfusunun bolluğu, gelişen yapay zekâ ve robotik bilimi yüzünden kaynakları tüketen gereksiz bir israfa dönüşüyor. Bu değişimin karşısında ancak eşit koşullar ile hayatta kalmak mümkün olacak. Bu da yazı kültürünü yazılım medeniyetine dönüştürme anlayışını, ulusal bir strateji olarak ele almaktan geçiyor.

Araştırmacı Ahmet Usta