Ülkeler; bölgeler ve kıtalar hâlinde birleşip koordineli olarak küresel fırsatları yakalamaya çalışıyor

Yeni yüzyılda, iki kutuplu dünya düzeninden ziyade bilinmeyenli küresel bir denkleme geçilmesi; tüm ezber- leri bozdu. Yeryüzünden görünmeyen, yeraltında iç içe geçmiş fay hatları misali geçmiş yüzyılın başından beri yaşanan I. ve II. Dünya Savaşlarının bitmeyen mücadeleleri ve yarım kalan hesapları, günümüzde de küresel ticaret üzerinden devam ediyor. Ancak bu mücadelenin “esas ve usulleri” artık çok değişti. Öyle ki devletler, geçmiş dönemin klasik yöntemleri olan “toprak kazanma ya da kaynak transferi” üzerinden mücadele etmiyor, bunun yerine “ticaret ve inovasyon üretme” üzerine kurulu stratejik planlar uyguluyor.

Küresel enformasyonun neredeyse ışık hızında geliştiği günümüzde, usulün değiştiğini söyledik. Çünkü artık kendini güçlü addeden devletlerin, gizli anlaşmalarla münferit menfaatlerini gerçekleştirdikleri dönemler geride kaldı. Her ne kadar binlerce yılın alışkanlıkları birden bire kesilmese de artık bu niyetlere dair emareler, hızlı bir şekilde gün yüzüne çıkarak çok daha kısa sürelerde karşı reflekslere neden olabiliyor. Üstelik eskiden hangi alandaysa aynı düzlemde etki-tepki içeren bu süreç, artık tüm sektörler bazında domino etkisi yaratıyor ve telafisi oldukça zor bir durum ortaya çıkıyor.

TİCARİ DİPLOMASİ

Yeni yüzyıldaki esas değişim, tam da bu noktada zorunlu hâle geliyor: “Çok tara ı, inovatif, sürdürülebilir ve doğru stratejik plana dayalı ticari diplomasi.” Bu tanımlama, yüzyıllardır birikmiş birçok sorunun çözümü için çağımızın en mantıklı ve kazançlı ortak edimi olarak kabul ediliyor. Artık devletler; koordineli bir şekilde bölgeler ve kıtalar hâlinde birleşip küresel fırsatları yakalamaya çalışıyor. Hatta kıtalarında ortak bulamayan ülkeler, kendi ekonomik sorunları olan benzer ülkelerle birlikte hareket ederek ortak karar almaya yönelik refleks de gösteriyor.

“Bu kadar kısa sürede binlerce yıllık geleneksel idari/ ticari esas ve usullerin toprağa gömüldüğü günümüzden sonraki süreç nereye evrilebilir?” Yine bu sorunun yanıtı, “inovatif, sürdürülebilir ve doğru stratejik plana dayalı çok tara ı ticari diplomasi”nin içinde saklı. Bu kapsamda günümüzde ülkelerin ticari diplomasi kalitesi; resmî stratejik planlar, sektörel bazda iyi koordine olmuş sivil toplum kuruluşları ve başarılı meslek örgütlerinin etkili çalışmalarıyla ölçülüyor.

ÇOK TARAFLILIK ZORUNLULUĞU

Küresel çağda ticari diplomasinin en açık değişim gösterdiği özellik ise “çok tara ı” olma mecburiyeti. Çünkü günümüzde tek ülke ya da güç merkezi oluşturmuş iki ülke değil, kazan-kazan mantığı içinde birçok devletin ya da farklı ülkelere mensup ticari kurum ve kuruluşların bir araya gelerek oluşturduğu diplomasi türleri başarılı oluyor. Iki kutuplu, bir tarafın seçilip diğer fırsatların ötelendiği ticari dönem tümüyle bitmiş durumda. Ivedilikle bunun farkına vararak ticaret ve meslek kuruluşlarını, benzer ekonomik ve ticari sorunlara sahip diğer ülke ve ticari kurumlarla iş birliğine sokan devletler; fırsat penceresini yakalayabilenler olacak. Aynı zamanda bu çok tara ılığın olumlu-olumsuz tüm yönleriyle değerlendirilmesi gerektiği de göz ardı edilmemeli. Örneğin, Brexit süreci gibi son derece zor kararlar içeren bir konuda Ingiltere’nin fırsat ve tehditleri çok iyi mukayese etmesi gerekiyor.

İNOVASYON VE TEKNOLOJİ ÇAĞIN VAZGEÇİLMEZİ

Günümüz ticari diplomasisi, “inovatif” de olmalı. Zira artık inovasyon ve teknoloji, çağımızın vazgeçilmez temel gerçekliği olarak karşımıza çıkıyor. Sözünü ettiğimiz bu kavramlar, ülkelerin; ulusal güvenliğinden iletişimine, üretim yöntemlerinden ticari pazarlara ulaşmasına kadar her alandaki en önemli parametreleri hâline geldi. Öyle ki hangi alanda olursa olsun ilk ve en kullanışlı teknolojiyi üretenler, bulunduğu sektörün vazgeçilmez liderine dönüşüyor. Üstelik bu önderlik ülkelere, diğer devletlerin zorunlu alıcısı olma gibi uzun süreli ve çok önemli bir avantaj da sağlıyor. 1990’lı yıllarda Türkiye ile aynı gelişmişlik notuna sahip Güney Kore’nin inovasyon ve teknoloji fırsatını nasıl değerlendirdiğini, 2018 yılında ülkedeki kişi başına düşen millî gelirin 30 bin doları aşması ile gayet iyi görebiliyoruz.

DÖNEMSEL ZAFERLER DEĞİL, SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK ESAS

Ticari diplomasi, sürdürülebilir olmak durumunda. Çünkü bu faaliyet, sonu hiç gelmeyecek bir bayrak yarışı gibi kuralı ve yöntemi devamlı değişen ve yenilikçiliğin ilke olduğu bir süreç. Sektörde kazanılmış bir zafer, sadece o dönem için sıçrama yaratabilir. Bu sürdürülebilirlik ise uluslararası ekonomik ve ticari zeminde devamlı analiz gerçekleştirebilmeyi ve güncel stratejik planın gecikmeden revize edilerek zamanın ruhuna göre entegre olabilmesini sağlar.

TİCARİ DİPLOMASİ, DOĞRU STRATEJİK PLANA DAYANMALI

Ülkelerin; kendi ekonomik ve hukuki durumlarını reel bir bakış açısı ile değerlendirebildiği, yapısal reformlarını kararlı şekilde hayata geçirebildiği, uluslararası yatırım ve ticari talep oluşturacak gerçekliğe sahip, sağlam ve esnek stratejik planlarının da olması gerekiyor. Bu kapsamda; ülke iş yapabilme kolaylığı, ulus-marka değeri, girişimcilik ve rekabetçilik gibi endeksler, küresel perspektifte yatırımcı çekebilmenin ve yeni pazarlara ulaşabilmenin en önemli göstergeleri hâline geldi. Sözünü ettiğimiz endekslerde üst sıralarda yer alan ülkelerin ortak özellikleri arasında; yüksek güven endeksi, sağlam hukuki zemin, yatırım ortamının öngörülebilirliği, beşeri sermayenin kalitesi, bürokratik engellerden ziyade doğru kontrol sistemi uygulanan normların olması ve tabii ki ülkedeki yüksek refah seviyesi gibi çok önemli parametrelere sahip olma etkenleri bulunuyor.

Özetlemek gerekirse içinde bulunduğumuz yüzyılda, büyümeyle birlikte zenginleşmenin olduğu, mutlu işveren ve tam istihdamın yaşandığı, güven endeksi ve refah seviyesi yüksek ülkeler arasında yer almak için çok tarafı, inovatif, sürdürülebilir ve reel stratejik planlı ticari diplomasi potansiyeline sahip işletme ve kurumların kapasitelerini arttırmak ve bu yeteneği kullanmaları için gereken hukuki-ekonomik zemini yapılandırmak gerekiyor.

Uluslararası Yatırım ve Proje Direktörü Pınar Tenteoğlu